30 Temmuz 2015 Perşembe

İnceleme: Temples - Sun Structures



       2012 yılında İngiltere'nin Kettering kasabasında kurulan Temples, ilk albümü olan Sun Structures(2014) ile İngiltere'de pek çok müzikseverin dikkatini çekti. Şimdi ilk olarak Sun Structures'ın içeriğine değinmeden önce Türkiye'de pek tanınmayan bu grubu size kısaca tanıtarak başlayacağım. 

Kim bu adamlar?  

    James Bagshaw ve Thomas Warmsley eski grupları olan, yine Kettering çıkışlı, The Moons'tan ayrılmalarının ardından, eski gruplarıyla beraber hazırladıkları bir şarkıyı YouTube'a koyuyorlar. Ardından şarkı Heavenly Recordings'in kurucusu olan Jeff Barrett'in dikkatini çekiyor ve bu şarkı grubunda ilk single'ı oluyor (Shelter Song). Ardından ikili Kettering kasabasından baterist Sam Toms ayrıca keyboard ve gitar çalan Adam Smith'i gruba dahil ediyor ve grup bugünkü halini aldığında ise çalışmalara başlıyorlar. 

İkinci Single olan Colours to life'ı çıkardıktan sonra ise her şey hız kazanıyor. Grup önce Suede, The Vaccines ve Drenge gibi önemli isimlerin altında Britanya turnesine çıkıyor. Avrupa'da ve İngiltere'de büyük festivallerde sahne aldıktan sonra ise Sun Structures için stüdyoya giriyorlar ve albüm karşımızda. Şimdi artık albüm değerlendirmesine geçme zamanı.




    İngiliz neo-psychedelia grubu Temples’ın 5 Şubat 2014 tarihinde Heavenly Recordings etiketiyle çıkardıkları debut stüdyo albümleri Sun Structures, zaman zaman gözlerinizi kapatıp dinlenmenizi, zaman zamansa salınarak hareket etmenizi ve kafanızı boşaltmanızı istiyor sizden; karşı koymamaya çalışmaksa en güzeli.

Tarz olarak incelediğimizde albüm buram buram neo-psychedelia (söylemeye üşenenler için kısaca Tame Impala) kokuyor.

Keyboard'un o ön planda olan sound'u, solist Edward Bagshaw’un sizi rahatlatan sesi arasında kaybolup giderken mutluluk da yavaş yavaş içinize işliyor.

Albümün genel hatlarıyla oluşmasındaki faktörlerden biride, stoner rock'ın vokal yapısında bulunan retro sound'un albümde sıkça kullanılması.


     Temponun ilk andan son ana doğru yavaş yavaş düşürüldüğü albümün açılış şarkısı Shelter Song. Hareketli melodisiyle bizi selamlayan şarkı ve albümün ilk şarkısı olarak doğru düşünülmüş, güzel bir parça. Belki en iyi şarkıları olmasa da grubu tanımak adına bize harika bir ön gösterim sunuyor. Ketterlingli bu çocukların bizlere yaşadıkları bir ilişkiden pek de melankolik olmayan bir havada bahsetmeleri vücudunuza umut aşılayabilir; denemekte fayda var.

    Şimdi biz de tıpkı Heavenly Recordings'in kurucusu Jeff Barrett gibi Temples'ı keşfedeceğiz. Bakalım sevecek miyiz? 






    Ardından grubun gerçek sound'una daha yakın olan ve albümle aynı ismi taşıyan Sun Structures geliyor.

     Güneş parlıyor ama şarkının tonu, duygusu öyle güzel oturuyor ki hafif bulutlar arasında kalıyor o güneş, yormuyor bizi. Albümde altın oranın tuttuğu iki şarkıdan biri adeta (diğeri The Golden Throne)


     Ardından gelen The Golden Throne, Sun Structures ile birleşerek 9.5 dakikalık albümün en oturmuş, en aşırılıktan uzak, en güzel özetini yapıyor bizlere.  Ardından biraz karanlıklaşıyoruz ve tempomuzu düşürüp Keep in the Dark ile “karanlıkta kalıyoruz”. Yinede de kalitemizden ödün vermeden. yavaşça gözlerimizi kapatıyoruz, sakinleşiyoruz. Zaten sözlerde de psychedelia tarzında alışık olduğumuz hava hakim.
    Tam da her şey dinginleşiyorken, araya Mesmerise giriyor.Yepyeni bir ruhla geliyor Mesmerise, içinize işlemek için... Ve Gözlerinizi açıp size bir soru soruyor; "Günün sonunda ne hissettiğini söyler misin?"

     İşte bu 5 şarkı kesinlikle dinlenilmesi, hissedilmesi ve değerlendirilmesi gereken şarkılar. Fakat albümün ikinci yarısı olarak adlandırabileceğimiz bölümde Bagshaw ve arkadaşlarının performansı ve kalitesi belli bir ölçüde düşüyor. Bu albümün benim gözümde 10/8 almasındaki temel sebep de tam burada yatıyor; beklentileri çok arttıran bir ilk bölümün ardından vasat bir ikinci bölüm. Dinleyicilere ise alternatif olarak önerim albümü iki dozda almaları.
   Move with the Season şarkısında temponun düşmesiyle birlikte kalitenin de onunla birlikte düşmesi üzüyor ve Mesmerise'ın üstüne birazda tadımız kaçıyor.
   Colours to Life'a geçtiğimizde ise şarkının benim adıma tek heyecan verici noktası arkadan bize eşlik eden perküsyonun çok güzel ve yerinde bir görev üstlenmesi. Ancak parçanın geri kalanını değerlendirdiğimizde nedense beklentiden çok çok uzak ve kötü bir Temples şarkısı olmaktan ileri gidemiyor.

   A Question Isn't Answered albümün ikinci bölümünde ki benim en çok keyif aldığım parça. Sözlerinde ki o yaşadığı anlam karmaşası yüzünüze bir gülümseme verirken melodik olarak da tatmin olmanın keyfini yaşıyorsunuz.



   Ardından The Guesser başlıyor. Şarkının en büyük sıkıntısı özgün olamamakta. Alışılagelmişin dışında olmayan bir Neo-Psychedelia şarkısı sizleri bekliyor. 

Her ne kadar keyboardun baskın yapısı bu şarkıda kendini bateriye teslim etmiş olsada, Test of Time için tipik bir Temples şarkısı denebilir. Bu sefer düşüncelere dalmak yerine şarkı sizi harekete geçirmeye, yerinizden kaldırmaya ve uyandırmaya geliyor.


   Sand Dance albümün en güzel introlarından birine sahip. Introda ki yaratıcılık şarkının tümüne yansımasa da genede şarkının içindeki ezgiler ve geçişler bireyin yüzüne bir gülümseme yaratıyor.

   Albüm, üzerinde fazla yorum yapılmasına gerek duyulmayacak akustik bir parça olan Fragment's Light ile kapanıyor. 

  
   Bir restoranda kaliteli bir çorbanın ve çok leziz bir ana yemeğin üzerine çok tatmin olmadığınız bir tatlı yediğinizi düşünün. Nasıl hissedersiniz? Yemeğin güzel olduğunu bildiğiniz halde sonun kötü olmasından dolayı içinizde bir burukluk... Yine de ana yemeğin güzel olduğunu bilmek sizi o restorana bir daha götürebilir.


   Temples da bana aynen bu tadı verdi işte. Albümü her ne kadar buruk bir şekilde bitirsem de, özellikle ilk yarısında aldığım büyük keyif, benim Temples’ın geleceğine yönelik inanç kazanmama yeti.


   Önümüzdeki yıllarda Tame Impala’nın yanında bir isim daha yazmamız gerektiğinde fazla tereddüt etmeden Temples’ı ekleyeceğiz gibi görünüyor.

İyi Günler,

Cem Ozgen

0 yorum:

Yorum Gönder

About

Yazıyoruz, çiziyoruz, okuyoruz, izliyoruz, dinliyoruz, yorumluyoruz, yapıyoruz ve paylaşıyoruz.
 
 
Copyright © Chemical Citizens
Blogger Theme by BloggerThemes Design by Diovo.com